6 sene once bu saatlerde Allah hu diye nefes alip vererek Ali Mert beyin cikmasini bekliyordum. 21 saat sancinin sonunda sabah 4 çeyrekte tesrif ettiler kendileri. Babasiyla beraber gorduk onu. Kirmizi guzel bir dudak gördüm ilk izlenim olarak. Allah daha guzel anlarını paylasmayi nasip etsin ailecek.
Gecen sene bugun demisim ki...
Bugunun farkindalik şükür yazisi kadin olmak uzerine...
Kadin oldugum icin doğum, regl, düşük gibi sancilara dayanacak kadar güçlü yaratildigim icin sukrediyorum. Bir cocugu tasiyip dogurabildigim icin... erkekler grip oldugunda yataklara dusup nazlanirken biz kadinlar dokuldugumuz durumlarda bile ayakta kalip cocuk bakabildigimiz icin... hayata daha renkli bakabildigim icin... suslenebildigim icin... aklim kadar merhamet duygum ve duygularim da yogun oldugu icin... iyi ki kadinim tum zorluklarina ragmen. Bugun oglumun dogumgunu. Allah isteyen herkese hayirlisi ile nasip etsin. Kadin olmak cok farkli bir sey yasamadan bilemez hicbir erkek. Dogursa da dogurmasa da o anac ruh var yuzde 99umuzda. Abla teyze vs ama o koruma annelik yapma icgudumuz gelişmiş. Ne mutlu bize.
Kadının, kadınlığını unutmadan, çocuğuyla mutlu ve kolay bir hayat yaşayabilmesi için önerilerin paylaşılacağı bir sayfa...
30 Haziran 2015 Salı
Delikanlim 6 yasinda
10 Haziran 2015 Çarşamba
ÖZEL, GÜZEL İNSAN BABAM, HERKESİN BABASI ÖZELDİR; AMA BÖYLE ADAM!! AZ BULUNUR
Bugüne dek babam EMİN HASIRCI hakkında özel bir yazı yazmayı çok düşündüm ama hep erteledim.
Blogda daha önce onunla ilgili yazılar yazdım ama bu başka...
Seçim günü yaptıkları ile son noktayı koydu ve yazıyı yazmak için hazırım.
Önce geçen sene onun için hazırlamış olduğum videoyu izleyin isterseniz size bir fikir versin
Daha önce babam hakkında neler yazdım derseniz...
İlk olarak bu ilk yazımda babamdan bahsetmiştim.
Demiştim ki:
Kanımca, bir kadının sağlıklı bir eş ve anne olabilmesi için en başta sosyal hayatını devam ettirebilmesi gerekir. Bunun için de en önemli yardımcısı anneanne ve dededir. Özellikle de çocuğun dilinden anlayan, yaratıcı zekası olan bir anneanne ve dede en büyük desteğiniz olur. Ben bu konuda kendimi çok şanslı sayıyorum. Allah anneme babama sağlıklı uzun ömürler versin. Çocukla çocuk olmayı becerebilen, eğitimli, zeki ve hoşgörülü insanlar olması benim için büyük şans.
Hele de aileniz aynı şehirde yaşıyorsa, sizi kendinize getiren, doping görevi gören küçük kaçamaklar için fırsatınız var demektir...
Baktım da ilk yazdığım bu yazıyı güncellemek lazım. Çünkü annemlerin hakkı ödenmez, az bile yazmışım.
Haftada iki koro provasına gidiyorum; hatta ilk konser için Ankara'ya gittim geçen ay. Hepsi annemlerin oğlanı bakması sayesinde.
Saçımı boyatmam, lise veya üniversite arkadaşlarımla rahatça buluşmam; hatta rahatça markete gidebilmem yine onların sayesinde.
Migrenim tutsa, hastalansam kalkıp geliyorlar.
Hele de babam!!! (Annemin şekeri yükselse, dizi ağrısa gelemiyor ama babam hızır gibi yetişiyor imdadımıza)
Süper babaanne gibi, Süper dede diye şarkı yapmalı ona...
Babam bugüne dek yapmadığı her şeyi oğlanla yaptı. Altını bile temizledi, yıkadı kaç kere. Mayıs'ta annemle beraber kuaföre gittik de babam baktı resmen.
Babamın diploması hazır. Hem parka götürüp eğlendirip, kahvaltısını hazırlayıp, meyve sevmeyen benim unuttuğum meyveleri hazırlayıp eliyle yedirip, top veya yere çömelip lego oynayıp, hem de yemeğini, uykusunu, tuvaletini ihmal etmeyen kaç dede vardır acaba...
Tek derdimiz çok evhamlı olan dedemiz, sürekli çocuğun yemeği yedirildi mi, osu yapıldı mı busu yapıldı mı diyor. O kadar da olsun artık. Bir tek kızmamıza kıyamıyor o konuda ayak diriyorum, disiplini öğrensin, şımarmasın diye.
Yufka yüreklidir benim babam. Elleri gibi yüreği de yumuşacıktır.
Çocukken babam yıkasın yüzümü derdim, onun elleri yumuşacık diye. Sanki o kocaman elleri bulut gibi, sünger gibi şişiyor ve yastık gibi oluyordu suyla beraber:)))) Çocuk kalbi işte
Daha sonra bu yazımda babama değindim yeniden...
Demiştim ki...
Bunlar da akvaryum gezimizin yazısından
ŞİMDİ GELELİM SON AYLARDAKİ PAYLAŞMAK İSTEYİP DE ERTELEDİKLERİME...
Babamın en büyük özelliklerinden bir tezcanlı olmasıdır. Eşimin soyadı aslında ona cuk otururmuş. Dürüstlüğü en büyük özelliği olduğu için Emin adı uygun, soyadı da Tezcan olsa süper olurmuş.
Gençliğinde pek çok spor dalında müsabakalarda yer almış veya hobi olarak oynamıştır: Basket, futbol, voleybol, masa tenisi, atletizm, bowling, vs
Hatta madalyaları var ve geçen oğluma hediye ediyordu birini:)
Dedem izin verseymiş profesyonel futbolcu yapmak bile istemişler.
Babam anneannesinin yanında Ankara TED'de okumuş ortaokulu, sonra Bornova Anadolu lisesine gelmiş ailesinin yanına... Kolejli zıpırlığı, espritüelliği oradan geliyor diğer amcalarım gibi...
4 erkek çocuğun en büyüğü ve en yaramazı
Çocukken kafasında yığınla delik varmış.
Nazillili ve o kasabalı ruhu hala canlı. İnsancıl, halktan, samimi ruhu...
Hafızası çok güçlüdür ve zekidir. Bilgi yarışmalarında yok artık denecek şeyleri bilir. Sürekli bulmaca çözer. Balık tutar. Hem bedenini, hem zihnini tazeler.
Okul zamanı spor müsabakaları vs derken notları iyi değilmiş ama zekası ve hafızası ile sonunda alt edermiş dersleri. Hatta bir keresinde öğretmeni demiş ki bir dalda kazan 10 vereceğim. 4 dalda madalya alınca dedem 40 mı verecek demiş:)
Önce hukuk okumaya başlamış ama sonra 2. sınıfta bırakmış. Çünkü suçluları savunamam ben demiş:) istediği tıp bölümünü de kazanmış ama hukuka kaydını yaptırdıktan sonra öğrenmiş.
Evlendikten hatta baba olduktan sonra annemin de desteği ile yeniden üniversite sınavlarına girmiş ve İngiliz Filolojisini bitirmiş. Ama hiç öğretmenlik yapmamış. Bankacı olarak hayatına devam etmiş ve emekli olmuş. Hatta kardeşim hala öğrenci olduğu için emeklilik sonrası da çalıştı.
Ayrıca babam Ege bölgesi (o zamanlar bölgeselmiş) turist rehberi. Bu sebeple onunla antik şehir gezmeyi çok severdim. Bu keyfi bana o aşılamıştır.
Kışın çok sık hastalanan oğluma babam sürekli baktı, takviye yaptı. Bal, pekmez, vicks, meyve suları, vs derken. Bir gün saf yün fanila alayım diye düşündü. Ve o akşam evimize döndüğümüz ve o gece giyemeyeceği halde, kalkıp akşamın 7sinde Beşiktaşa gitmiş fanila aramış. Ertesi sabah ilk iş gidip 3 tane saf yün fanila almış.
Babam öyledir. Gecenin 3ünde ona deki kibrit lazım ama 100 km ötede var kalkar gider alır getirir.
Ardından geçen ay yaptığı iki jest beni benden aldı:
Oğluma ucu arabalı bir kalem almış, beğendik diye kardeşimle bana da almış. Ben 41 yaşındayım:)))
Ardından geçen hafta kardeşimle bana süslü iki kalem daha almış...
Kocaman kızlar, kadınlardık babam bize balon alır gelirdi.
İçindeki çocuk hep canlıdır babamın. Her an kalkar benimle dans eder, oğlanla dans eder.
Babam zariftir, beyefendidir, romantiktir.
Bizim doğumgünlerimizde bile anneme mutlaka gül alır gelirdi bizi doğurduğu için teşekkür anlamında.
Dün annemlerin 42. evlilik yıldönümüydü ve annem bu yazıyı yazmış bugün. Kesinlikle katılıyorum:
45 yılımızı paylaştım çünkü sebebini kendimce, zannımca gençlere söylemek istiyorum. Biz birbirimizin ruh eşi falan değiliz. Öyle olsak belki de sıkılırdık birbirimizden. Biz, birbirimizden çooook ama çok farklıyız. Zaman zaman anlık zorluklar yaşasak da birbirimizi dönüştürmeye çalışmadık. Saygıyla "biz" olmamızın benliklerimizi baskı altına almasına yol açmadık. Ancak kendi sınırlarımızı çizmeyi de bildik. Hiç bir tartışmayı kavgaya dönüştürmedik. Bunca yıldır birbirimize bir defa bile hakaret sayılabilecek bir kelime etmedik. Hakkımızda yanlış düşüncelere kapılanlar en yakınlarımız bile olsa onları da kırmadan, temiz bir ifadeyle eşimizin haklarını savunduk. Çocuklarımıza karşı yanlış yapan taraf birbirini katiyen onların önünde düzeltmeye çalışmadı. Sonradan sakince kendi düşüncemizi ifade edip ortak yeni bir duruş tesbit etmeye çalıştık. Başta da söylediğim gibi çok ayrı uçlardayız. Bir gün ben eşime "canım seninle yaşamak nasıl biliyor musun? Kendimi koşan annesinin elinden tutmuş, sürüklenen bir çocuk gibi hissediyorum." demiştim. Sevgili eşim de bana " Hayatım, seninle yaşamak da ayağıma taş bağlanmış gibi benim için." diyerek cevap vermişti. Yıllardır bunu söyler söyler güleriz. Böylesine farklı olmamıza rağmen bizi bir arada tutan nedir? sorusunu sıklıkla gündeme getirir ve hep aynı sonuca varırız. Sevginin yıpranmamasını saygı ile temin etmek. Hak, adalet, dünya görüşünde temel esaslarda benzer düşünme. Birbirimizin her söylediğine canı gönülden inanmayı sağlayan yalansızlık. Asla şahsi menfaat peşinde olmamak. Çok uzattım... Gençlere son sözüm eşinizle farklı zevklerinizi, belli sınırlar içerisinde uygun dostlarla tatmin edebilirsiniz. Ancak insan olmanın gerektirdiği temel prensiplerde mutlaka eşinizle paralel düşünüyor olmanız gerekiyor. Bu paralellik kendiliğinden olmalı, kendimizi zorlayarak değil. Özetle bana büyük ikramiye çıktı. Sevgili eşime var olduğu için ve o olduğu için teşekkür ediyor, Allah'ıma şükrediyorum. Onu yetiştiren ana baba nurlar içinde yatsınlar.
Babamdan bugüne dek ne bir küfür ne bir hakaret işitmedik ne bize, ne anneme, ne de başka birine karşı.
En fazla kızınca "başlarım çarkına" veya "başlarım..." der.
Kaşlarını açtması yeter de artar...
Sadece trafikte benim gibi kolay kızan insanlardan biri ve "eşşoğlueşşek" der ama ASLA ana avrat küfür vs duymadık, duymayız.
Babam sportmendir, centilmendir. FBli olduğu halde o kadar objektiftir ki bazen "bu kadar centilmenlik de fazla ama" deriz kardeşimle.
Bu pazar Oy ve Ötesi ile birlikte seçimde görev yaptım ve sabah 7den itibaren sandığımın başındaydım. Ta ki çuvalı ellerimle teslim edene kadar görevliydim ve eve gelişim 9 buçuktu.
Eşim pilot olduğu ve o gün uçuşu olduğu için oğlana bakamazdı.
Annem de grip olmuş. Oğlana mikrop bulaşmasın diye babam bir gün önceden geldi bizde kaldı. Sabah oğlan uyanınca kahvaltısını yaptırıp oğlanı da yanına alıp 54 km öteye Maslak'a gidip oyunu kullanıp geri geldi ve çocuk bakmaya devam etti. Ben eve gelince de gerisin geri eve gitti. Bir günde 150 kmden fazla yol gitti sırf bana destek olmak için.
Doğum zamanı da eşim yokken gelip son bir ay günlerce benimle kalmıştı. Normal doğum olduğu için ne zaman olacağı belirsizdi.
Doğumda da yanımdaydı ve çok yufkayüreklidir o üzülmesin diye ben de sakin geçirdim sancı çektiğim 21 saati.
Ama bu şaşırtıcı mı hayır. Neden derseniz...
Biz seyahatte iken maması ve suyu olduğu halde sırf morali bozulmasın, kendini yalnız hissetmesin diye kedimizi sevmeye gelirdi babam 54 km öteden.
İşte bu sebeplerden dolayı babam özel, güzel bir insan...
Ve bu yüzden onun gibi bir baba, dede; hatta erkek zor bulunur.
Allah sağlıklı uzun ömürler versin inşallah, başımızdan eksik etmesin.
Blogda daha önce onunla ilgili yazılar yazdım ama bu başka...
Seçim günü yaptıkları ile son noktayı koydu ve yazıyı yazmak için hazırım.
Önce geçen sene onun için hazırlamış olduğum videoyu izleyin isterseniz size bir fikir versin
Daha önce babam hakkında neler yazdım derseniz...
İlk olarak bu ilk yazımda babamdan bahsetmiştim.
Demiştim ki:
Kanımca, bir kadının sağlıklı bir eş ve anne olabilmesi için en başta sosyal hayatını devam ettirebilmesi gerekir. Bunun için de en önemli yardımcısı anneanne ve dededir. Özellikle de çocuğun dilinden anlayan, yaratıcı zekası olan bir anneanne ve dede en büyük desteğiniz olur. Ben bu konuda kendimi çok şanslı sayıyorum. Allah anneme babama sağlıklı uzun ömürler versin. Çocukla çocuk olmayı becerebilen, eğitimli, zeki ve hoşgörülü insanlar olması benim için büyük şans.
Hele de aileniz aynı şehirde yaşıyorsa, sizi kendinize getiren, doping görevi gören küçük kaçamaklar için fırsatınız var demektir...
Baktım da ilk yazdığım bu yazıyı güncellemek lazım. Çünkü annemlerin hakkı ödenmez, az bile yazmışım.
Haftada iki koro provasına gidiyorum; hatta ilk konser için Ankara'ya gittim geçen ay. Hepsi annemlerin oğlanı bakması sayesinde.
Saçımı boyatmam, lise veya üniversite arkadaşlarımla rahatça buluşmam; hatta rahatça markete gidebilmem yine onların sayesinde.
Migrenim tutsa, hastalansam kalkıp geliyorlar.
Hele de babam!!! (Annemin şekeri yükselse, dizi ağrısa gelemiyor ama babam hızır gibi yetişiyor imdadımıza)
Süper babaanne gibi, Süper dede diye şarkı yapmalı ona...
Babam bugüne dek yapmadığı her şeyi oğlanla yaptı. Altını bile temizledi, yıkadı kaç kere. Mayıs'ta annemle beraber kuaföre gittik de babam baktı resmen.
Babamın diploması hazır. Hem parka götürüp eğlendirip, kahvaltısını hazırlayıp, meyve sevmeyen benim unuttuğum meyveleri hazırlayıp eliyle yedirip, top veya yere çömelip lego oynayıp, hem de yemeğini, uykusunu, tuvaletini ihmal etmeyen kaç dede vardır acaba...
Tek derdimiz çok evhamlı olan dedemiz, sürekli çocuğun yemeği yedirildi mi, osu yapıldı mı busu yapıldı mı diyor. O kadar da olsun artık. Bir tek kızmamıza kıyamıyor o konuda ayak diriyorum, disiplini öğrensin, şımarmasın diye.
Yufka yüreklidir benim babam. Elleri gibi yüreği de yumuşacıktır.
Çocukken babam yıkasın yüzümü derdim, onun elleri yumuşacık diye. Sanki o kocaman elleri bulut gibi, sünger gibi şişiyor ve yastık gibi oluyordu suyla beraber:)))) Çocuk kalbi işte
Daha sonra bu yazımda babama değindim yeniden...
Demiştim ki...
Babamın bu yaştan sonra, torununun altını açmaya varıncaya dek oğlanın bakımını sağlayarak hem kendisine hem de oğlana iyilik yaptığını, aralarındaki diyaloğu sağlamlaştırdığını ve hiç bir şey için geç olmadığını hatırladım.
Çocukken araba tuttuğu için evimizi okula yakın bir yere taşıyan ve sabah akşam beni okula yürüyerek bırakan ve alan ailemin ne kadar fedakar olduğunu, bana değer verdiklerini hissettirdiklerini hatırladım. Sevgi dolu bir ailede büyüdüğüm için şanslı olduğumu hatırladım.
Sabahları beni okula götürürken, benimle güle oynaya oyunlarla Ankara'nın soğuğunda kmlerce yürüyen babamın, yeri geldiğinde bond çantasını yere koyup üstüne oturarak buz tutmuş yokuşta benimle okula kadar kızak kaydığını hatırlayınca babamın ne kadar iyi bir baba olduğunu hatırladım.
babam beni 23 Nisan törenlerine götürmüştü; şimdi ben oğlumu Fener Alaylarına götürüyorum |
Bir de yeri gelmişken şunu anlatayım:
Babamla okula giderken plakalardan harf oyunu yapardık; kmlerce yürüdüğümüzü anlamazdık bile...
Pazartesi ve Cuma sabahları bir okulun önünden geçerken İstiklal Marşı söylenirdi ve bayrak töreni sırasında biz de kaldırımda hazır duruşa geçerdik. O zamanlar utanırdım biraz, seneler sonra ne kadar önemli olduğunu, ne kadar gurur verici olduğunu anladım ve babamla bir kez daha gurur duydum.
En son babam için tasarladığım telefon kapağı için babamdan bahsetmiştim:
Sonunda babam için tasarlamaya karar verdim.
Telefonunu konuşmak ve fotoğraf çekmek için kullanan ve özellikle fotoğraf çekmekten büyük keyif alan babam eminim bu sürprize şaşıracak.
Onun sevdiği renk olan petrol mavisi fon seçtim
Babam için önemli olan aile fotolarını derledim ve özellikle de sevgili torununun resimlerinden de ekleyip kolaj yaptım.
Telefonunu konuşmak ve fotoğraf çekmek için kullanan ve özellikle fotoğraf çekmekten büyük keyif alan babam eminim bu sürprize şaşıracak.
Onun sevdiği renk olan petrol mavisi fon seçtim
Babam için önemli olan aile fotolarını derledim ve özellikle de sevgili torununun resimlerinden de ekleyip kolaj yaptım.
Bunlar da akvaryum gezimizin yazısından
ŞİMDİ GELELİM SON AYLARDAKİ PAYLAŞMAK İSTEYİP DE ERTELEDİKLERİME...
Babamın en büyük özelliklerinden bir tezcanlı olmasıdır. Eşimin soyadı aslında ona cuk otururmuş. Dürüstlüğü en büyük özelliği olduğu için Emin adı uygun, soyadı da Tezcan olsa süper olurmuş.
Gençliğinde pek çok spor dalında müsabakalarda yer almış veya hobi olarak oynamıştır: Basket, futbol, voleybol, masa tenisi, atletizm, bowling, vs
Hatta madalyaları var ve geçen oğluma hediye ediyordu birini:)
Dedem izin verseymiş profesyonel futbolcu yapmak bile istemişler.
Babam anneannesinin yanında Ankara TED'de okumuş ortaokulu, sonra Bornova Anadolu lisesine gelmiş ailesinin yanına... Kolejli zıpırlığı, espritüelliği oradan geliyor diğer amcalarım gibi...
4 erkek çocuğun en büyüğü ve en yaramazı
Çocukken kafasında yığınla delik varmış.
Nazillili ve o kasabalı ruhu hala canlı. İnsancıl, halktan, samimi ruhu...
Hafızası çok güçlüdür ve zekidir. Bilgi yarışmalarında yok artık denecek şeyleri bilir. Sürekli bulmaca çözer. Balık tutar. Hem bedenini, hem zihnini tazeler.
Okul zamanı spor müsabakaları vs derken notları iyi değilmiş ama zekası ve hafızası ile sonunda alt edermiş dersleri. Hatta bir keresinde öğretmeni demiş ki bir dalda kazan 10 vereceğim. 4 dalda madalya alınca dedem 40 mı verecek demiş:)
Önce hukuk okumaya başlamış ama sonra 2. sınıfta bırakmış. Çünkü suçluları savunamam ben demiş:) istediği tıp bölümünü de kazanmış ama hukuka kaydını yaptırdıktan sonra öğrenmiş.
Evlendikten hatta baba olduktan sonra annemin de desteği ile yeniden üniversite sınavlarına girmiş ve İngiliz Filolojisini bitirmiş. Ama hiç öğretmenlik yapmamış. Bankacı olarak hayatına devam etmiş ve emekli olmuş. Hatta kardeşim hala öğrenci olduğu için emeklilik sonrası da çalıştı.
Ayrıca babam Ege bölgesi (o zamanlar bölgeselmiş) turist rehberi. Bu sebeple onunla antik şehir gezmeyi çok severdim. Bu keyfi bana o aşılamıştır.
Kışın çok sık hastalanan oğluma babam sürekli baktı, takviye yaptı. Bal, pekmez, vicks, meyve suları, vs derken. Bir gün saf yün fanila alayım diye düşündü. Ve o akşam evimize döndüğümüz ve o gece giyemeyeceği halde, kalkıp akşamın 7sinde Beşiktaşa gitmiş fanila aramış. Ertesi sabah ilk iş gidip 3 tane saf yün fanila almış.
Babam öyledir. Gecenin 3ünde ona deki kibrit lazım ama 100 km ötede var kalkar gider alır getirir.
Ardından geçen ay yaptığı iki jest beni benden aldı:
Oğluma ucu arabalı bir kalem almış, beğendik diye kardeşimle bana da almış. Ben 41 yaşındayım:)))
Ardından geçen hafta kardeşimle bana süslü iki kalem daha almış...
Kocaman kızlar, kadınlardık babam bize balon alır gelirdi.
doğumgününde ben de kardeşime aldım bu sene |
Babam zariftir, beyefendidir, romantiktir.
Bizim doğumgünlerimizde bile anneme mutlaka gül alır gelirdi bizi doğurduğu için teşekkür anlamında.
Dün annemlerin 42. evlilik yıldönümüydü ve annem bu yazıyı yazmış bugün. Kesinlikle katılıyorum:
45 yılımızı paylaştım çünkü sebebini kendimce, zannımca gençlere söylemek istiyorum. Biz birbirimizin ruh eşi falan değiliz. Öyle olsak belki de sıkılırdık birbirimizden. Biz, birbirimizden çooook ama çok farklıyız. Zaman zaman anlık zorluklar yaşasak da birbirimizi dönüştürmeye çalışmadık. Saygıyla "biz" olmamızın benliklerimizi baskı altına almasına yol açmadık. Ancak kendi sınırlarımızı çizmeyi de bildik. Hiç bir tartışmayı kavgaya dönüştürmedik. Bunca yıldır birbirimize bir defa bile hakaret sayılabilecek bir kelime etmedik. Hakkımızda yanlış düşüncelere kapılanlar en yakınlarımız bile olsa onları da kırmadan, temiz bir ifadeyle eşimizin haklarını savunduk. Çocuklarımıza karşı yanlış yapan taraf birbirini katiyen onların önünde düzeltmeye çalışmadı. Sonradan sakince kendi düşüncemizi ifade edip ortak yeni bir duruş tesbit etmeye çalıştık. Başta da söylediğim gibi çok ayrı uçlardayız. Bir gün ben eşime "canım seninle yaşamak nasıl biliyor musun? Kendimi koşan annesinin elinden tutmuş, sürüklenen bir çocuk gibi hissediyorum." demiştim. Sevgili eşim de bana " Hayatım, seninle yaşamak da ayağıma taş bağlanmış gibi benim için." diyerek cevap vermişti. Yıllardır bunu söyler söyler güleriz. Böylesine farklı olmamıza rağmen bizi bir arada tutan nedir? sorusunu sıklıkla gündeme getirir ve hep aynı sonuca varırız. Sevginin yıpranmamasını saygı ile temin etmek. Hak, adalet, dünya görüşünde temel esaslarda benzer düşünme. Birbirimizin her söylediğine canı gönülden inanmayı sağlayan yalansızlık. Asla şahsi menfaat peşinde olmamak. Çok uzattım... Gençlere son sözüm eşinizle farklı zevklerinizi, belli sınırlar içerisinde uygun dostlarla tatmin edebilirsiniz. Ancak insan olmanın gerektirdiği temel prensiplerde mutlaka eşinizle paralel düşünüyor olmanız gerekiyor. Bu paralellik kendiliğinden olmalı, kendimizi zorlayarak değil. Özetle bana büyük ikramiye çıktı. Sevgili eşime var olduğu için ve o olduğu için teşekkür ediyor, Allah'ıma şükrediyorum. Onu yetiştiren ana baba nurlar içinde yatsınlar.
Babamdan bugüne dek ne bir küfür ne bir hakaret işitmedik ne bize, ne anneme, ne de başka birine karşı.
En fazla kızınca "başlarım çarkına" veya "başlarım..." der.
Kaşlarını açtması yeter de artar...
Sadece trafikte benim gibi kolay kızan insanlardan biri ve "eşşoğlueşşek" der ama ASLA ana avrat küfür vs duymadık, duymayız.
Babam sportmendir, centilmendir. FBli olduğu halde o kadar objektiftir ki bazen "bu kadar centilmenlik de fazla ama" deriz kardeşimle.
Bu pazar Oy ve Ötesi ile birlikte seçimde görev yaptım ve sabah 7den itibaren sandığımın başındaydım. Ta ki çuvalı ellerimle teslim edene kadar görevliydim ve eve gelişim 9 buçuktu.
Eşim pilot olduğu ve o gün uçuşu olduğu için oğlana bakamazdı.
Annem de grip olmuş. Oğlana mikrop bulaşmasın diye babam bir gün önceden geldi bizde kaldı. Sabah oğlan uyanınca kahvaltısını yaptırıp oğlanı da yanına alıp 54 km öteye Maslak'a gidip oyunu kullanıp geri geldi ve çocuk bakmaya devam etti. Ben eve gelince de gerisin geri eve gitti. Bir günde 150 kmden fazla yol gitti sırf bana destek olmak için.
Doğum zamanı da eşim yokken gelip son bir ay günlerce benimle kalmıştı. Normal doğum olduğu için ne zaman olacağı belirsizdi.
Doğumda da yanımdaydı ve çok yufkayüreklidir o üzülmesin diye ben de sakin geçirdim sancı çektiğim 21 saati.
Ama bu şaşırtıcı mı hayır. Neden derseniz...
Biz seyahatte iken maması ve suyu olduğu halde sırf morali bozulmasın, kendini yalnız hissetmesin diye kedimizi sevmeye gelirdi babam 54 km öteden.
İşte bu sebeplerden dolayı babam özel, güzel bir insan...
Ve bu yüzden onun gibi bir baba, dede; hatta erkek zor bulunur.
Allah sağlıklı uzun ömürler versin inşallah, başımızdan eksik etmesin.
6 Haziran 2015 Cumartesi
Silk'n Silhouette ikinci yarışma ve çekiliş hatırlatması
Geçen yazılarımda (http://oncekadinsonraanne.blogspot.com/2015/05/silkn-silhouette-ile-tanismam-cihaz.html) ve (http://oncekadinsonraanne.blogspot.com/2015/05/silkn-silhouette-deneyimi-ikinci-yazim.html) bahsettiğim Silk'n Silhouette cihazını kazanmak için bir yarışma daha düzenledi Tavsiye Kanalı.
Detaylar için tık tık...
#evimdegüzellik 2. Yarışma
Not:İki adet indirim kuponu için çekilişim devam ediyor Ayın 10u son gün
Çekiliş şartlarını yeniden tekrarlamak istiyorum:
Silk’n Silhouette cihazı hepsiburada.com dan 799 TL ye satın alabilirsiniz.
Kampanya dahilinde hepsiburada.com dan alacağınız Silk’n Silhouette için 250 TL tutarında indirim kuponlarım var ve bu kuponları yapacağım çekilişle iki takipçime hediye edeceğim.
Katılım için şartlar:
Blogumun izleyicisi olmanız (Blogun sağ üst tarafında "bu siteye katılın" yazan kısım
Önce Kadın Sonra Anne ve Süslü Melo facebook sayfalarımı beğenmeniz.
Bu yazıyı #oncekadinsonraanne ve #evimdeguzellik hashtag'i ile sosyal medya hesaplarınızdan en az birinde duyurmanız.
Yazının sonuna kullanıcı isimlerinizi ve paylaşım linkinizi (paylaşım yaptığınız sosyal medya linki) bırakmanız gerekiyor. Herkese açık paylaşım yapmalısınız ki kontrol edebileyim. Herkese açık yapılmayan paylaşımlar kabul edilmeyecektir. Kazanan cekilisyap.com ile belirlenecektir.
Yazının sonuna kullanıcı isimlerinizi ve paylaşım linkinizi (paylaşım yaptığınız sosyal medya linki) bırakmanız gerekiyor. Herkese açık paylaşım yapmalısınız ki kontrol edebileyim. Herkese açık yapılmayan paylaşımlar kabul edilmeyecektir. Kazanan cekilisyap.com ile belirlenecektir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)